İSTANBUL SÖZLEŞMESİYLE TEHDİT ETMEK


 

Kadın başlıklı konular objektif yaklaşımlarla ve serbestçe konuşulamaz olalı uzunca zamanlar oldu. Zira konu o kadar hamasi ve tek taraflı bir boyuta taşındı ki, tabu kelimesi bile yetersiz kalmakta.

İş o boyuta vardı ki bir şerefsiz erkeğin bir kadına yönelik olarak işlediği suçtan dolayı yeryüzündeki erkeklerin suçluluk duyması hatta mümkünse topyekûn bir cezalandırmaya muhatap olması istenir oldu.

Bu bağlamda, nerede ise hiç okumadan bile rivayete göre 26 dakikalık bir görüşme ve müzakere sonucunda imzalanan İstanbul Sözleşmesi denen belge nerede ise anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeleri arasında görülür oldu.

Ailenin ne kadar önemli olduğunu bilen geleneğin yetiştirdiği siyasi aktörlerin kendi elleri ile yani kendi ellerimizle nasıl eli kolu bağlı hale geldiğimiz görmek lazım. Asıl can acıtan ise içimizdeki bazı “bizlerin” canhıraş bir şekilde savundukları bir metinle karşı karşıya kaldık.

Okudukça, doğru tercüme ettikçe ne kadar tehlikeli bir metin olduğu ortaya çıkan bu metnin daha da keskin uygulanmasını isteyen üst aklın taşeronları bizzat bu metinle bizi tehdit etmeye başladılar.

İşte bir örnek;

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, 08 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle katıldığı bir programda İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili tartışmaları değerlendirdi. Güllü, "İç hukuktan üstün olan bu sözleşmeyle ilgili alınacak karar, Türkiye’nin tek adam rejimine giden yolu açacaktır. ‘İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın’ diyen her kişi adına yargıda dava açacağız" dedi.

Tehdide bakar mısınız?

Hanımefendinin kurduğu yukarıdaki iki cümleyi inceleyelim; Canan Güllü diyor ki bu sözleşme

1 İç hukuktan üstün: Bize dayatılan hukuk ve mevzuata uymak zorundayız.

2 Bu sözleşmeyle ilgili (muhtemel kastı kaldırma yönünde alınacak karar) alınacak karar Türkiye’nin tek adam rejimine giden yolu açacaktır; yani bu sözleşmeden çekileceğiz falan derseniz diktatör olursunuz.

3 İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın diyen her kişi adına yargıda dava açacağız; her kim olursa olsun bu sözleşme kaldırılsın diyene dava açarız. Hem başkasına diktatör diyeceksin. Hem de millete dava açarım diye sopa gösterip tehdit edeceksin.

Peki, bu kadar üst perdeden konuşan hanımefendi kimdir?

Bu hanım efendi; küresel güçlerin fonladığı feminist ideolojinin yılmaz savunucusu bir dişi.  Aynı zamanda İstanbul sözleşmesi üzerinden herkesi tehdit edebilme hakkını kendisinde gören birisi.

Hanımefendi ile ilgili en taze bilgi; kendisinin bugüne kadar batılı değerlere dönük gösterdiği sadakat konusundaki cesaretinin ödüllendirilmiş olmasıdır. Şöyle ki; ABD Dışişleri Bakanlığı, Uluslararası Cesur Kadınlar Ödülü'nü Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü'ye verdi. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Güllü'nün "cinsiyet eşitliği, kadınların yönetimde, iş gücünde ve eğitimde yer almasına teşvik için çalışmaları" vurgulandı.

Umarım fikir vermiştir. Aslında kimin kime ne verdiğini çok önemsemiyorum. Burada dikkat çekici olan bu verişlerin oluşturduğu cesaretle: kurduğu iki cümle ile herkesi nasıl tehdit ettiğidir.

Ancak bu feminist takım bilmeli ki “kadın ve cinsellik” merkezli bu kadar itici ve üstenci duruşunuz bu millette ters teper. Çünkü biz biliriz ki; “Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder.” Gerçi sizin gayeniz insanlığın hayrına değil ki bir hikmeti olsun. Orası da ayrı bir bahis.

2023 ve İstanbul Sözleşmesi

Benim asıl uyarım ve sözüm bu güne kadar omuz vermekten hiç çekinmediğim siyasi hareketedir.  Dostlar Aileyi korumayan Aile Kanunu ve İstanbul sözleşmesi sırtınızdaki kamburdan öteye geçmiştir. Saçtığı tehlike çok büyüktür. Eğer bu ülkeye bugüne kadar yaptığınız hayırlı hizmetleri devam ettirmek ve milletin duasını almaya devam etmek istiyorsanız;

Kadına şiddeti çok daha fazla arttıran, aileyi darmadağınık eden, bir telefonla kocayı evinden uzaklaştırtan, kadının beyanını esas görerek cinsel taciz iftirası ile yaftalanan binlerce erkek meydana getiren, toplumda erkek düşmanlığı diye bir kangren oluşturan, boşanmaları kat be kat arttıran, kadını kocaya düşman eden, evi şiddetin ve istismarın merkezi güvensiz bir alan olarak ilan eden, süresiz nafaka gibi bir zulmün kaynağı olan, eşcinselliği  ve cinsiyetsizliği yaygınlaştıran, eşcinselliği özgürlük ve hak alanı olarak görmemizi isteyen, LGBT Lobisini aktifleştiren, kısacası toplumumuzun en son kalesi aile kurumunun yok olmasına sebep olacak kadar tehlikeli,

Bu İstanbul  sözleşmesi ve 6284 sayılı Aile kanunu ile 2023 seçimlerine gitmeyin. 2023 seçimlerinden önce bu işi kökten çözün. Yıksa kaybedenlerden olursunuz. Kaybedenlerden oluruz. Yangın büyük tehlike büyük.

Tavsiyem odur ki bu hususlarla alakalı sıkıntılarını dost meclislerinde açık eden gönlü kırıkların bu hal üzere sandık başına gitmesini istemeyin. Sonuç Allah korusun!

Son söz niyetine;

“İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın’ diyen her kişi adına yargıda dava açacağız.” diyen Canan GÜLLÜ: dava açmaya benden başlayabilirsin. Anlaşılan ağababaların iyi gazlamış. İstanbul Sözleşmesi kesinlikle kaldırılsın. Bu iş sonuçlanana kadar yazımızla, sözümüzle, duamızla uyarımızla çalışmaya devam edeceğiz. Sığınağı ailesi olanlardan olabilelim diye dua ile...

Vesselam!

 

Yorumlar