Her yıl olduğu
gibi bu yıl da miladi yılbaşı öncesi çoğu kişiyi bir hazırlık telaşesi aldı. Kimi
kutlama telaşesinin peşine takıldı. Kimi ise kutlamama ve kutlatmama telaşesinde uğraş verdi. Kutlamak için çaba
gösterenler için mikrofon tutulduğunda; “yeni bir yıla girmenin heyecan ve
mutluluğunu yaşamak” gibi çok masum (!) izahatlar yapıldığı görüldü.
Bununla birlikte
noel ve yılbaşı düzleminin dini açıdan Hıristiyanlığa, kültürel benzeşme açısından ise Batı kültürüne
ait iz düşümler olduğu yaklaşımındaki Müslümanların duruşu çok da yabana
atılası değildi.
İşte tam bu
noktada Müslümanca hassasiyet sahibi olabilme gayretindeki insanımız, hem
kendisi hem de din kardeşleri açısından uyarı ve koruma kalkanlarını açma
çabasına giriştiler. Tabi bütün bu çabanın içerisinde miladi yılbaşlarında çok
fazla para çekilişii yapan Milli piyango isimli kumardan uzak tutma çabası da
unutulmamalıdır.
Peki ben ne yaptım?
Ben de hemen
yukarıda çok kısa olarak izah etmeye çalıştığım yaklaşımın bir gereği olarak
elimden geldiğince, nefesim yettiğince, sözüm ulaştığınca kardeşlerimi ve
kendimi bu yanlıştan uzak tutmaya çalıştım. Hatta kardeşim yeter piyango
uyarısı ve yılbaşı eğlencesi konusunda artık milleti uyarmayın. Sanki sizin hiç
mi günahınız yok şeklindeki içten ve dıştan gelen kimi ilginç(!) tepkilere
rağmen.
Peki sonuç?
Sonuç şu; kimi
kutladı kimi kutlamadı. Kimi kutlamaz gibi yaptı kutlayanların ne yaptığını
merak edip izledi. Kimi piyango bileti aldı. Kimi almadı ama piyangonun kime çıktığını
merak edip çıkan para ile neler yapılabileceğine dair hesaplar yaptı.
Yani?
Yanisi her zaman
olduğu gibi hesaplar Rabb’imizin önünde görüleceği günde görüşülmek üzere
kaydedildi.
Öyleyse her şey bitti geçti gitti mi?
Aslında hayat
devam edip durduğu müddetçe biten bir şey yoktur.
Mesela; birisi yılbaşı
gecesi sabah kadar yapılabilecek ne kadar yanlış varsa yapmış olsun. Kafasında kukuletalar
ağzında parti düdükleri ile bir oyana bir buyana koştursun. İçki, işret ne
varsa hepsini yapmış olsun. Üstüne bir de piyango almış sonucunu da beklemiş
olsun.
Bitti mi yani? Artık
bu günahın geri dönüşü tevbesi yok mu?.
Bu soruya evet
cevabını verecek/verebilecek bir tane hocamız yoktur kanaatimce.
Peki bir soru
daha ekleyelim: yılbaşına kadar sağa sola bunun yanlışlığını anlatmaya çalışan
gayretli Müslümanların bu konudaki görevleri bitti mi?
Kanaatimce buna
da evet diyemeyiz.
Birincisi için:
yani günahına pişman olmak isteyen kardeşimiz için; her hafta Cuma hutbesinde
okuya geldiğimiz: “Günahından tevbe eden
hiç günah işlememiş gibidir” Nebevi Müjdesi apaçık ortada durmaktadır. Hatta
yazımızın başlığını oluşturan ve Riyazus
Salihin isimli kitabın 21 Nolu sırasındaki Hadis-iŞerifte[1] de
anlatılan 100 kişiyi öldüren adamın hikayesi de ibretlik bir öyküdür. Hele ki
Tevbe ve pişmanlıkla alakalı onca Ayet-i kerime ortada iken iş işten geçmiştir
diyemeyeceğimiz açıktır. Bize düşen bütün bunları; kardeşlerimize uygun üslub ve yöntemlerle
hatırlatabilmek ve onları tevbeye teşvik edebilmektir.
Gelelim ikinci kısma; yani yılbaşı öncesi özellikle sosyal medya
hesapları üzerinden; yılbaşı kutlamanın ve piyango almanın haramlığına dair
cehd ile mücadele eden izlere. Şimdi bu konudaki bizim görev takriben 15 Aralık
2021 tarihleri civarında mevsimi açılacak “Piyango
ve yılbaşı uyarı mevsimine” kadar bitti mi? Eğer böyleyse mevsimlik işçi
statüsünde bir davet anlayışımız var demektir. Bu da sorgulanmalıdır.
Kardeşler olay bu değil.
Olay yıl 12 ay 7/24 davet bilinci ile kuşanmış bir ömür ister. Camimizin
hemen yanında vitrinine yılbaşı süsü yapmış esnaf kardeşimizi yılın diğer günlerinde
ziyaret edip onun dostluğuna talip olamadıysak işimiz zordur. Yıl 12 ay onu
dost ve kardeşçe; faizden yalancılıkla satış yapmaktan, diğer aylarda da
oynanan, iddia, at yarışı, piyango vb günahlardan uzak tutma çabası
güdemediysek Aralıkta yaptığımız sadece deşarj olmaktır. Onun da stada maç
izlemeye gidip tribünde slogan atıp küfrederek deşarj olmaktan farkı nedir
sorgulamak lazım.
Hülasa-i kelam;
Piyango ve kumarın her türlüsü haramdır. Noel ve yılbaşı kutlamak bizim
dini ilkelerimiz ve kültürel geleneklerimiz açısından yanlıştır.
Davet ve tebliğ part time ve mevsimlik değil, ful time ve her daim bir
zorunluluktur.
Derdimi paylaşmak istedim. Derdi paylaşanlardan olabilelim diye dua ile…
Vesselam.
02.01.2021
Osman HAZIR
MERSİN
Yorumlar
Yorum Gönder