Eriha;
güzel kokudur bir adıyla. Öyle dedi rehberimiz. İstirahat ve alışveriş için
durduğumuz hediyelik eşya dükkânlarından bolca anahtar ve sırtını dönmüş küçük
bir çocuk (Hanzala) kabartmaları dikkatinizi çekebilir. Benim çekti. Bunlardan
satın alıp, Filistinli esnafa maddi katkı sağladığımızı düşünerek tatmin olmak
(!) mümkündür. Ancak zihin konforumuzu biraz bozmak pahasına, 15 Mayıs 1948
günü evlerinden barklarından çıkartılan mazlumları hatırlamak lazımdır.
İnsan
olduğumuzu anlamanın yollarından birisidir bu belki; boyunlarında eski bir
kolye gibi asılı duran anahtarları ile bir gün evlerine dönüp, kapılarını açma
ümidini yaşatan bu duruşa saygı duyulmaz mı? Elbette duyulur.
Nekbe
(Büyük Felaket) Günü
10
yaşında bir çocuk olan Naci Ali’nin çocukluğudur Hanzala. Zulme sessiz kalan
insanlığa sırtını dönmesini anlamak isterseniz, o kolyelerin bir anlamı olur
belki. Kim bilir gün gelir Hanzala’ya yüzünü döndürecek şerefe ulaşırız.
Ne oldu Ne zaman başladı?
Her şey
1917 Balfour
Deklarasyonu’nun imzalanması ile başladı. O tarihten bu güne adım adım işleyen
bir proje, adım adım yok edilen bir Millet ve sürüp giden bir zulüm. Dünyanın
“safrası” olarak görülebilecek bir “güruh”dan
kurtulmak isteğindeki batı aklı, İsrail’in kuruluş filminin senaryosunu hem
yazdı hem de başrolü aldı.
1947’deki
İngiltere ve BM tiyatrosundan sonra 14 Mayıs 1948’de insanlık tarihinin en
kahpe ve en düzenbaz topluluğu sözüm ona “devlet” olduğunu ilan etti. Kuruldum
demekle “devlet” olunamayacağını, kaypaklığın ve ihanetin genetik bir özellik
haline geldiğini bütün dünyaya göstermeye başladı bu tarihten itibaren.
En Büyük
Göç/Zulüm Nekbe
Evet, ilan
edilen sözde bir devletti. Ancak uygulama bir devlet aklı ile izah edilemeyecek
kadar vahşi idi. İlk andan itibaren yüzbinlerce Filistinli binlerce yıldır
vatan bildikleri topraklardan çıkmak/çıkartılmak zorunda bırakılmıştı. 15 Mayıs
1948 günü başlatılan ve hafızalarımıza Nekbe
(Büyük Felaket) olarak kazınacak bu sürgün, insanlık tarihine kara bir leke
olarak yazılmıştır.
Siyonistlerin
gittikçe artan zulmü, Evanjelistlerin sapık itikadlarından beslenen destekleri
ile Filistin toprakları sanki boğulmak üzere. Allah’a ve Kitab’a (Kur’an)
imanımız olmasa ümitsizliğin zirvesinde olmamız içten bile değil. Şükürler
olsun ki Kâfirler istemese de Allah’ın nurunu mutlaka tamamlayacağına iman
etmişiz. (Saf:61/8) Bunda şüphe yoktur. Yoktur da, onu taşıyacak yürek kimde
varsa onun eli ile tamamlanacaktır o nur. Yüce Yaradan’ın o şerefi,
televizyonları başında film izler gibi Aksa şehidlerini izleyenlere vermesi
mümkün değildir.
Evet ben de inanıyorum ki Büyük dönüş kesin
olarak gerçekleşecektir. Zira küfürle âbad olunsa bile zulümle âbad olunmak
mümkün değildir. Sünnetullah bunu gerektirir. Ama aynı Sünnetullah zulmün
ortadan kalkmasını kulların talip olmasına bağlar.
Filistinli kardeşlerin Ğazze’de, Kudüs’te,
Ramallah’ta, El Halil’de ve diğer yerlerde gösterdikleri direnç bunu
göstermektedir. Lakin bu kitlelere komuta edecek bir Selahaddin gerektiği de
açıktır.
Umudu besle Selahaddin yoldadır.
İsterseniz hamaset deyin. Siyonistlerin önüne
setler çeken iradenin Selahaddin olma yolundaki azmi açıktır. Burada önemli
olan bizim nerede durduğumuzdur. Küçük siyasi, hesaplar uğruna Ümmetin Umudunu
zayıflatmaya çalışmanın vebali ağırdır. Herkes ve hepimiz aklımızı başımıza
almamız gerekmektedir. Açıkçası tarafımızı yerimizi iyi seçmeliyiz. Mesele
Siyonistler ve Aksa ise tarafsızlık taraf olmaktır. Zira haktan yana değilseniz
kesinlikle haksızdan yanasınızdır.
Nebevi emre uyup Aksa’da namaz kılmak isteyen
elini çabuk tutsun. Kandillerine yağ göndermek isteyen elini çabuk tutsun. Bu
devran dönerse zalimin yanında olmak da var. Siyonisti bu gün tanımayan yarın
suçu Ğarkad ağacında aramasın. Hanzala’nın yüzünü
döneceği günler için yolu açacak çabalarımız olmalı.
Son söz olsun!
Büyük
dönüş haktır ve olacaktır. Ne mutlu hakkın ve doğrunun yanında olabilenlere.
Özgür Kudüs ve özgür Filistin’de buluşabilmek duası ile…
Vesselam!
15.05.2019
OSMAN HAZIR
MERSİN
Yorumlar
Yorum Gönder