Hayata ve topluma dair derdiniz varsa –ki
olmalıdır- çevrenizde olan bitene dair değerlendirmeleriniz ve seçimleriniz
mutlaka olacaktır. Siyasi tercihler ve okumalar da dertlerinize dair
seçimlerinizi etkiler. Bu günlerde az beklediğimiz bir anda siyasi gündemin
yoğunlaştığı bir süreci yaşarken bulduk kendimizi.
Siyasetin kaygan ve etkileşimli zemini nedeni
ile karşılaştırmalı okumalar kullanılır genellikle. Bu bağlamda; eski Türkiye-
yeni Türkiye karşılaştırması kaçınılmazdır. Eski Türkiye’yi yaşayarak bilmekte
olanlar için bu karşılaştırma üzerinden kurgulanacak bir ikna ve izah çabasını
kolayca halledebilme imkânı vardır.
Bununla birlikte; yaşı itibari ile eskileri
görmemiş, çoğu kere de merak da etmemiş dolayısı ile okuyup bilgilenmemiş yeni
neslin iknası o kadar kolay olmamaktadır. Ekonomi, hukuk, hak ve özgürlükler
konusunda tabiri caiz ise ağızlarında gümüş kaşıkla doğan bu jenerasyonun bilmiş
duruşu da olayın tuzu biberidir.
Yetiştiği ve içinde bulunduğu sosyoloji
itibari ile muhafazakâr olmayan aidiyetlere sahip gençlerimizin reflekslerini
anlamak bir yere kadar mümkündür.
Ancak; eski Türkiye’nin bütün sorunlarını
iliklerine kadar yaşamış bir mahallenin içinden gelen bizim mahallenin
gençlerine/haylazlarına laf anlatmak da çok kolay gözükmüyor.
Nasıl yani?
Nasılı şu; Bizim mahallenin sokaklarında büyümüş yeni jenerasyon, bana ikide bir eski Türkiye’nin ekonomik durumu şöyle böyle idi demeyin diyor. Yani bizim delikanlıya/genç kıza, karşılığı 240 mark olan İmam maaşını, babasının kurbandan kurbana ancak gördüğü eti, dizleri ezilen pantolonu içten yama dıştan örgü dikişle tamir ettirip giymeyi, altına pençe attırarak giydiği ayakkabıyı, 40-50 kişilik hastane koğuşlarını, vb. Sıkıntıları anlatmayayım.
Neyi anlatayım?
Peki, bunları ve bu ülkenin canına okuyan
daha fazlasını söylemeyeyim. Ama; Üniversitelerdeki baş örtüsü yasağını,
5.sınıftan önce Kur'an öğrenmenin yasağını, 8.sınıftan önce hafızlık ve İmam
Hatip yasağını, sırf imam hatip mezunu diye istediği üniversiteye giremeyen
binlerce genci, okul birincisi kızın kürsüden indirilişini, başörtülüler
Arabistan’a gitsin denişini, Namaz kıldı diye
ordudan atılan binleri, eşinin başörtülü olduğu anlaşılmasın diye eşini görev
yaptığı yere götüremeyen ordu mensuplarını, ülkesindeki yasak nedeni ile başörtülü
okuyabilmek için Viyana’ya gitmek zorunda kalan binleri, başörtülü
öğrencilerine destek verdi diye hak ettiği Profesörlüğü alamayan hocaları,
kampüs kapısından dönen eşimi, hanım kardeşlerimizin başörtüsüne dokunmasınlar
diye kestiğim sakalımı, Ümmetin yetimliği hakkında okuduğum hutbe nedeni ile
karakola çağrılışımı, oğlunun asker yemin törenine, hatta düğününe alınmayan
anneleri ve bütün bunlardan bu memleketi kurtarmak için ömrünü feda eden Recep
Tayyip Erdoğan'ı da mı söylemeyeyim?
Geçti gitti mi?
Ama artık bunlar geçti derlerse; geçti ise
geçirten kim diye sormamalı mı? bu ülkede darbe olmaz 28 Şubatlar bitti
dediğimiz bir anda 15 Temmuzu yaşadığımızı da mı söylemeyeyim. Eğer çiğnediğiniz
OHAL sakızı ise; siz OHAL nedir bilmiyorsunuz demektir. En hafifinden OHAL;
nüfus dairesinden yenice alıp pvc kaplama yaptırdığın nüfus cüzdanının cebine
gire çıka bir yılda yıpranmasıdır. Elbette eski Türkiye’nin marifetidir.
Cancağızlarım, kıymetli gençlerim, tabiri
caiz ise siz ağzınızda gümüş kaşıkla gezerken bütün bunlar için mücadele eden
bir siyasi çizgiye destek vermeyelim mi. Hâlâ acabalar içinde iseniz. Hadi o
zaman siz bundan daha iyisini bulun da onu destekleyelim. Tabi Filistin,
Suriye, Irak, Arakan ve diğer ümmet coğrafyasındaki mazlumların duasını almayı
becerebilecek alternatifiniz varsa. Yüz yıllık uyutulmuşluktan kurtulmaya
çalışan, küllerinden yeniden doğan bu ülkeye liderlik eden bu harekete karşı
tarihi sorumluluğunuz/muz olduğunu unutmayalım.
Allı pullu lafları ve algı operasyonları ile
aklınızı çelip sizi düşmanlarınıza kul edecek mankurtlara aldanmayın. Emin olun
vicdanınız, tarih ve elbette Allah hepimizden yaptıklarımızın,
söylediklerimizin, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın ve söylememiz
gerekirken söylemediklerimizin hesabını mutlaka soracaktır.
24 Hazirana giderken biraz da bunları
düşünelim. Emin olun siz doğruyu bulacak, irfani mayaya sahipsiniz. Hakkın ve
doğrunun yanında durabilenlerden olalım diye dua ile..
Vesselam
Osman HAZIR
23.04.2018
Mersin
Yorumlar
Yorum Gönder