ZOR BİR YAZI; CİNSEL İSTİSMAR VE ÇOCUK


Büyükler Kamplaşırken Yavrulara Yazık Olmasın!

Her hangi birisinden işittiğimde ya da medyada habere konu olduğunda dinlemeye, izlemeye tahammül edemediğim, yüreğimin dayanmadığı, sanki boğuluyormuş gibi olduğum bir konu var ki onu yazı konusu yapmak istedim bu gün.
Çocukların cinsel istismarından bahsediyorum. Daha önce de bu konuda yazı yazmak[1] zorundan kalmış biri olarak, bu konunun her seferinde kamplaşmalar ve siyasi ayrışmalara taraf olmalarla sonlandırılamayacağını ifade etmek istiyorum. Zira büyükler nefislerini (ego) tatmin etmenin çabasını verirken, istismar edilen minik bedenlerin, kırılan, incinen yüreklerini, yıkılan ruh dünyalarını onarabilecek bir çözümü bulmaktan hızla uzaklaşmaktayız.

Bu nedenledir ki, ben bu yazının başka minik yürekler ile ailelerinin artık incinmemesi için çözüme katkı sağlamasını ummak istiyorum.
Öncelikle meselenin genel hatlarını ortaya koymak gereklidir. Buna göre; konunun: İstismarcıları ortaya çıkaran sebeplerin tespiti ve gereğinin yapılması, çocukların korunmasına yönelik tedbirler ve istismarcılara yönelik alınacak tedbir ve cezalar. Gibi çok önemli yönleri bulunmaktadır. Elbette ki meseleyi bizim çerçevesini çizdiğimiz bu bağlamda ya da konunun uzmanları tarafından ele alınacak başka yönleri ile inceleyip çözüm önerileri ortaya koymak mümkündür. Bizimkisi farkındalık oluşturmaya yönelik bir çabadır.

1-İstismarcıları ortaya çıkaran sebeplerin tespiti ve gereğinin yapılması

Ne kadar acıdır ki, yavrularımıza bu iğrençlikleri yapan sapık ve ahlaksız suçlular, uzaydan gelmiyor. Maalesef içerisinde yaşadığımız sosyolojinin ürettiği bir olguyla karşı karşıyayız.

Sapığın biri bütün alçaklık sınırlarını aşıp, kendisine güvenmiş çocukların harimi ismetine uzanmış, insanlık sınırını en rezil haliyle çiğnemiş. Kanaatim odur ki; bu sapığı işlediği bu suça ve iğrençliğe iten sebeplerin arasında: gündelik hayatımızda artık normal görmeye başladığımız ya da normal görmemiz istenen bir takım çirkinliklerin etkisi çok fazladır.

Özgürlük ve kişisel tercih ambalajı ile birlikte sunulan “seküler serbestçiliğin” ürettiği, erotizm ve pornografinin, çağdaşlığın bir gereği olarak görülen zinanın, bütün kutsal kitaplarda yasak, çirkin, iğrenç ve lanete uğrama sebebi olarak izah edilen homoseksüelliğin, bir hak ve özgürlük olarak görülmesi, hatta eşcinsellik (LGBTI) savunuculuğu yapılmasının bu zeminde yeri mutlaka vardır. Hem de çok fazla…

Elbette bunlara, akla gelmedik sapkınlıkların gazete, tv. ve özellikle de internet vb. yollarla cinsel fantezi ve kişisel tercih olarak sunulması da eklenmelidir. İnsanlardaki utanma ve mahremiyet duygularını yok etmeye dönük hazırlandığını düşündürten diziler, filimler ve diğer yayınlar da eleştirel gözle bakıldığında bu yangına odun taşıyan unsurlar olarak görülecektir. Doğrusu kimi tv. Dizilerinin sadece isimleri bile bu konuda başlı başına sorundur. Özellikle de “utanma duygusundan utanma”, hayâsızlığının marifetmiş gibi her türlü medyada yaygınlaştırılması çok önemli sorundur.

Dini eğitimin, ahlak eğitimi ile birlikte, bütün okulları kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmaması, aksine bu konunun ideolojik kalıplara kurban edilerek, insanımızın küçüklüğünden itibaren doğru ve sağlıklı bir dini eğitim ve öğretim sürecinden geçirilmemesinin bu duruma olumsuz katkısı ise izahtan varestedir. Dini, milli ve ahlaki değerler dikkate alınmadan bu sorunların çözülmesi mümkün gözükmemektedir.

 2- Çocukların korunmasına yönelik tedbirler

Yavrularımızın cinsel istismara maruz kalmaması ve de Allah korusun ileride böylesi bir iğrençliğin öznesi olmaması için, her anne babanın en doğal ve en önemli görevlerinden biri çocuğuna mahremiyet eğitimi vermesi ve hayâ duygusu kazandırmasıdır. Bu da ancak bilgi ve eğitimle mümkündür. Çünkü bilgi korur.

Çocukların mahremiyet eğitimi ile donatılması, onların mutlu, huzurlu ve karakter sahibi olarak yetişmelerini sağlayan ve onları kötü niyetli insanların istismarı ile büyüdüğünde başkalarına kötülük etmekten koruyan temel eğitimlerdendir.

Çocuğun hayâ duygusunu öğrenmesi ile kendi ve başkalarının bedeninin dokunulmazlığı konusunda bilinçlendirilmesi sabırlı ve istikrarlı bir çabayla sağlanabilecektir.

Bu eğitim, çocukların gelişim dönemlerine göre atılacak adımlar konusunda anne babanın bilgilenmesi ile sağlanabilecek uzun soluklu bir süreçtir. Örneğin; bebeğe süt verirken ve altı değiştirilirken mahremiyete özen göstermekten tutun da, çocuk dört yaşına girdiği andan itibaren anne-babanın, çocuğun odasına girerken izin istemesine ya da tersi[2]  durumun dikkate alınması hep bu süreçle alakalıdır.

Yahut çocuğun televizyonda izlediği programlar ve internette girdiği sitelerin kontrolünden, yaşına ve ruh dünyasına uygun tercihler yapmasının sağlanması, yayınlardaki bilinçaltı mesajların göz ardı edilmemesi, mahremiyet eğitimi açısından önem arz edecektir.  Tabii ki anne-babaların ev içindeki kıyafetlerine, konuşmalarına, şakalarına dikkat etmeleri, mahremiyet sınırlarını korumaları da sonuca olumlu katkı sağlayacaktır.

Bizim burada özet olarak vermeye çalıştığımız hususlara dikkat edilebildiği oranda yavrularımız tehlikeyi fark etme ve karşı koyma refleksi geliştirmeyi başarabilecektir.

Çabamız bu yönde olmalıdır. Zira mahremiyet bilinci kazandırılmamış ve hayâ duygusu örselenmiş çocukların kötü ortamlara düşme riskleri daha fazla olabilmektedir.


3- İstismarcılara yönelik alınacak tedbir ve cezalar;

Bu konuda son yıllarda Türk Ceza Kanununda (TCK) çok fazla değişiklikler olduğu, suçluların cezalandırılması yönünde olumlu adımların atıldığı doğrudur. Bununla birlikte basına yansıyan çocuğun cinsel istismarı ile alakalı haberler sonrasında kamu vicdanının tatminsizlik duygusu yaşadığı da gerçektir.

Kamu vicdanı bu cani ve sapık ruhlu suçluların en ağır şekilde cezalandırılmasını istemektedir. Buna, ceza kanunumuzdan kaldırılmış olan idam cezasının tekrar getirilmesi ve fiilen uygulanması da dâhildir.

Gerçi, verilecek hiçbir cezanın bu fiilin ağırlığını karşılamayacağı açıktır. Bununla birlikte devlet aklının bireysel ve sosyal olarak insan fıtratına uygun tedbirler almasını beklemek hakkımız olsa gerektir. Bu alçakça ve sapıkça fiil için takdir edilecek hiçbir ceza ve karşılık, yürekleri soğutmayacak, bu çirkefin masum yüreklerde bıraktığı yıkımı ve izi silmeye yetmeyecektir. Bununla birlikte tedbir almak ve göz aydınlığımız yavrularımızı korumak zorundayız.

Son söz ve dua niyetine!

“Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.”  (Furkan, 74)
Osman HAZIR
24.10.2016
Mersin







[2] “Ey iman edenler!  Size hizmet eden kimselerle içinizden henüz ergenlik çağına gelmemiş olanlar yanınıza gelmek için sizden şu üç vakitte izin alsınlar. Sabah namazından önce, öğle sıcağından dolayı elbisenizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra. Bunlar örtülmesi gereken yerlerinizin açık bulunabileceği üç vakittir. Bunlar dışında ne size ne de onlara bir sakınca vardır. Bunlar sıkça yanınıza girip çıkan, birbirinizle iç içe olduğunuz kimselerdir.(Nur Suresi, Ayet 58)

Yorumlar