SEKÜLERİZM ÇIKMAZI YADA ALİ ERBAŞ HOCAYLA YENİ DİYANET



Öyle bir memleket ki bizim memleket; kıpırdayan yaprağın rüzgârdan olduğunu düşünmek en son iştir adeta. Zira rüzgârdan önce yaprağı yerinden oynatacak bir sürü etkenin olabileceğini yaşayarak görmüş olmanın tecrübi birikimi ile yaşaya gelmişizdir hep. Hani nerede ise yoğurdu değil, dondurmayı üfleyerek yer olmuşuz sıcaktan yanarım korkusu ile.


Bu yüzdendir ki; Son günlerde 28 Şubat günlerini aratmaz nitelikte hoca, vaiz vs. Merkezli kes yapıştır formatlı ajitasyon amaçlı gözüken haberlerin artmasını manidar bulmamızı kimse yadırgamasın.

Toplumu din konusunda aydınlatmak üzere anayasal olarak görevlendirilmiş Diyanet İşleri Başkanlığının yeni Başkanının göreve başlangıç programında: “Başkanlığımızın dağınık zihinleri toplamaya, parçalanmış gönülleri birleştirmeye, fitne ateşinde yitirilen ümmetin, tevhit ve vahdet pınarında dirilişine vesile olmak için; Allah ve Rasülü'nün ezeli ve ebedi çağrısını sekülerizm yani dünyevîleşme ve hiçbir değer tanımama kıskacında debelenen insanlığa ulaştırmak için; her zamankinden daha çok çalışmamız gerekiyor.” Diyerek hedef belirlemesi belli çevreleri rahatsız etmiş görünüyor.

Öylesine rahatsız etmiş ki; hep bir ağızdan çiçeği burnunda Diyanet Reisi Ali ERBAŞ hocaya dini, diyaneti, yolu yordamı kısacası işini öğretmek üzere akıl vermeye başladılar. Akıl vermek bir yana aba altından bile değil açık açık sopa gösterdiler. Bu şekliyle Hocayı zor durumda bırakıp baskı altına almayı hedeflediler belli ki.

Ancak hocayı tanıdığım kadarı ile, bunda başarılı olmaları mümkün değildir. Güçlü bir imana, iyi bir eğitime ve sağlam bir tecrübeye sahip hocanın bütün bu süreçlerden hikmetle çıkacağına inanıyorum.

Pop Sosyolog ünvanlı amiral gemisinin tayfası bile Sosyolojinin bütün kuramlarına göre Din ve Sekülerizmin özlerinde birbirlerinden farklı olduğunu bilmezden gelerek, Diyanetin Seküler ve Dünyevileşmiş hayat tarzına karşı Müslümanları bilgilendirip, uzak tutma görevini yapmaması gerektiğini söylemeye kalktı. Olayın siyasi rekabet boyutu zaten apaçık ortada. Zira bu olay üzerinden siyasi iradeye saldırma fırsatı oluşturmak onlar için bulunmaz fırsattı.

Tabi durum böyle olunca 28 Şubat günlerinden alışkın olduğumuz şekliyle içinde bolca Müftü, Vaiz ve Hoca geçen sansasyonel haberler görmeye başlayıverdik birden.

İçinde Domates, pantolon, kaş göz, üniversite içerikli haberlerle gündemi meşgul etmenin sadece habercilik aşkı olmadığını anlayacak kadar tecrübe biriktirdiğimizi düşünüyorum. O nedenledir ki dine ve diyanete düşmanlıkları kadim bir geçmişe sahip medyanın tavrı bize şaşırtıcı gelmemektedir. Bu konuda şerbetliyiz.

Ancak Diyanet personeli arasında okunurluğu yüksek kimi haber sitesinin de İslam’a düşman medya organları formatında haber yaparak bu değirmene su taşıması da manidar. Şahsi rekabet ve kırgınlıklarımız bizi biz gibi davranmaktan alıkoymamalı.

Çözüm!

Şahsen ben Din ve Diyanet eksenli bu tarz haberler konusunda algılarımla oynanmaması için Efendimiz’in (S.a.v) “Beyanda (güzel ve etkileyici ifade) sihir vardır.”  (Sahih-i Buhari; Tıp 51) Nebevi uyarısını dikkate alarak büyülenmemeye çalışıyorum.


Tabi ki de; “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”(Hucurat:6) ayet-i kerimesi net bir emirdir.

Uyanlardan olalım diye dua ile…

Vesselam!

Osman HAZIR
25.09.2017

Mersin

Yorumlar