MEDYA OKURYAZARLIĞINA MÜSLÜMANCA BAKIŞ DENEMESİ - 1



Gündelik hayatımızda medyanın tartışılmaz bir yeri olduğu muhakkaktır. İnsanın haber alma bilgilenme ihtiyacı ve talebinin doğru kanallarla profesyonel olarak karşılanması çok doğal ve normaldir.  Bununla birlikte her alanda olduğu gibi doğru yol üzerinde oturan şeytanın var olduğunu Kur’anın bildirmiş olması(A'raf;17) uyanık ve dikkatli olma zorunluluğunu bize yüklüyor. Her konuda olduğu gibi haber ve bilgi kaynaklarımız konusunda da dikkatli ve şüpheci olmak zorundayız. Çünkü bizzat kendisi veya taşeronları (dostları) vasıtasıyla ayaklarımızı doğrudan kaydırmak için çabalayan şeytanın tuzakları çok fazladır. Demem o ki, doğrunun yanlış, yanlışın doğru, karanın ak, akın kara gösterilmesinin medya yoluyla mümkün olduğunu bilmeli, bu alanda önümüze her konanı doğru kabul etmemeliyiz.

Hayatın her alanında olduğu gibi bu konuda da müslümanca bir duruş ve bakış açısı içerisinde olmalıyız. İletişim literatüründe “medya okuryazarlığı” olarak ifade edilen bu kavramla amaçlanan;  medya mesajlarının doğru ve eleştirel gözle algılanmasına dönük, bize ait kodları iyi okuyabilmektir.

Medya okur yazarlığında Kur'an’ın rehberliği

“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık* size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”(Hucurat:6)

Bu ayet-i kerimeye muhatap olan bir Müslümanın bu gün medya (her türlüsüyle tabi) yoluyla manipüle edilebilir olması, ne kadar acıdır. Giyeceği elbiseden, yiyip içeceklerine, dost ve düşmanlarının kimler olacağını belirlerken kullandığı argümanlara kadar, her konuda kaynağını araştırmadan inandığı haber ve bilgilere kaynakları açısından özensiz ve özentili davranması müslümanca bir duruş olarak görülebilir mi. Tabii ki hayır.
Beyanda sihir vardır

Efendimiz’in (S.a.v) “Beyanda (güzel ve etkileyici ifade) sihir vardır.”*  Sözü çok dikkat çekicidir. Yukarıda mealini verdiğimiz ayet-i kerimenin ortaya koyduğu Müslümanca tavır zorunluluğu önümüzde iken; her türlüsü ile (sinema, gazete, internet vs.)  medyanın sözünün büyüsüne kapılıp gitmek nasıl bir gaflettir. Bu sihir öylesine profesyonelce yapılıyor ki doğruyla yanlış bir birine karıştırılıp, apaçık bir yanlış insanların hayatında kalıcı hayat tarzı ve bakış açısı haline getirilebiliyor.

Düşünsenize;  çok izlenen tv kanallarından birinde yetiştirme yurdunda kalan genç kızların sorunlarının işlendiği dizi filmde, yaşadıkları sorunlar için üretilen çözümler, inanç ve maneviyattan uzak sadece bedensel hazları teşvik eden bir anlayışa yönlendirmektedir. Bu bağlamda 14-15 yaşlarındaki karakterlerin giyim kuşamlarının, arkadaşlık ilişkilerinin çocuk bedeni ve ruh dünyasını tarumar etmiş olmasının hiçbir sakıncası görülmez. Filmlerde İslama dair öne çıkarılan örneklerin sahtekâr, düzenbaz, madrabaz bir tipoloji ile karşımıza çıkartılması, konunun yereldeki örneklerinden bazılarıdır.

Mesele küresel ölçekte değerlendirildiğinde ise karşımıza daha profesyonel ve dozu yükseltilmiş örnekler çıkmaktadır. Mesela; tüm zamanlarda en çok izlenen filmler arasında yer alan Star Wars filmleri serisinde olduğu gibi kimi zaman tamamen uydurulmuş dinler (Jedi Dini)  insanlar üzerinde o kadar etkileyici olur ki dünya genelinde 100 binlerce kişi kimliklerinin din hanesine bu uydurulmuş dini yazdırmak isteyebilir.

Yine yaz tatilinin başladığı şu günlerde, vizyona sokulan 3-4 boyutlu animasyon filmlerinin bir kısmının da hiç masum olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çocuklarınızla birlikte vakit geçirin propagandasıyla sunulan, bir çok animasyon film karakterlerinin ısrarla çok masum ve idol olarak gösterildiği bu yapımlarda; henüz çocuk yaştaki küçücük dimağların masumiyetini alt üst edecek bir hayat tarzı empoze edilmektedir. Müstehcen giyim-kuşam, flört, sınırsız arkadaşlıklar, magazine merak, sevimlileştirilmiş gıybet – dedikodu, zenginliğin övüldüğü maddeci bir yaşam tarzına yönlendiren alt ve üst mesajıyla karşımıza çıkmaktadır.

Tabiî ki medya birey ve toplumlarda oluşmasını istediği sosyal değişimi bir filmle oluşturamaz. Aynı bakış açısını sürekli tekrarlı yayınlarla ve kendisini besleyen endüstrinin sürekli desteği ile farkına varmadan oluşturur.

Buraya kadar ifade etmeye çalıştıklarımız meselenin bir yönü idi. Mes’elenin bizce çok önemli bir başka yönü olan İslam Dünyası üzerindeki etkileri boyutunu ve alternatiflere ait görüşlerimizi  de bir sonraki yazımızda ele alacağız. Sözün uzamak suretiyle etkisinin azalmasını istemiyorum.
Vesselam…

Sahih-i Buhari; Tıp 51
* Fasık: günâh işlemeye devam eden, İslâmın sınırlarının dışına taşan kimseler, İslâm alimlerinin çoğunun görüşüne göre Şeriatın büyük günah dediği haramları işleyenler ile küçük günahta bile bile ısrar edenler, günah işleme konusunda sınırları kolayca aşabilen kimse.
13 Haziran 2015
Osman Hazır
Mersin


Yorumlar