Başlığa
konu olan hususla alakalı yazdığımız ilk bölümde genel bir
girişten sonra Sorunlar kısmına değinmeye çalışmış, yazının uzaması
nedeni ile çözüme katkılar
kısmını bu yazımıza bırakmıştık.
Samimi ancak, iddiasız bir çabanın
ürünü olan bu çalışmanın faydasını umarak yapabildiğimiz kadar önerilerimizi
sunalım.
ÇÖZÜME KATKILAR;
Sorunları tespit etmek; İslami
hareket ve cemaatlerden uzak durmak ve onların gereksiz olduğu sonucuna
götürmemeli. Aksine aksaklıkları
gidererek bu çalışmalara çeki düzen vermek gereklidir.
·
Doğru bir din eğitimi elbet gerekli, yaşadığımız
sorunların büyük bir kısmının bu konudaki eksikliklerimizden ortaya çıktığı
açıktır.
·
İnsan yetiştirme yöntemlerimizi tekraren gözden
geçirmeliyiz. Her söylenene evet deyip gözünü kapatan değil, çağa tanıklık
edecek gençler ve nesiller yetiştirmenin çabasında olmalıyız.
·
Bizlere, kayıtsız ve şartsız itaat edecek, köle
zihinli insanlar değil, cemaat ve birlik şuuru ile hareket etmeyi bilecek, ekip
ruhunu taşıyacak, liderine ve liderliğine itaati; ancak hak üzerinde olduklarında
gösterme iradesine sahip, hür yürekler yetiştirmeye çalışmalıyız. Aksi durum,
hayır değil ihanete zemindir maalesef. (İlkesellik- kişicilik ilişkisi)
·
İletişim için kullanılan Dil, seçkinci ve buyurgan
değil, Nasihat (Samimiyet) dili olmalı. Davet, tebliğ, irşad vb. dili-jargonu korunmalı ancak
güncellenmeli
·
Belirtilen risk ve sıkıntıların bilincinde adam
yetiştirerek hayal dünyasından uzak, gerçekçi bireyler yetiştirmek gerek.
·
Cemaat ve vakıflarımızın, Uyarı ve otokontrol
mekanizmaları açık olmalı. Bunlardan çekinilmemeli. Uyarılarda hemen art niyet
aranıp savunma mekanizmaları harekete geçirilmemeli. Kardeşlik hukukunun bunu
gerektiğine dönük duruş geliştirilmeli. Bu duruş aynı zamanda tabana da
yayılmaya çalışılmalı.
·
Çözüme
dönük reçetelerin içerisinde elbette Öze dönüş içerikli yaklaşımlar
olmalıdır. Bu sıkıntılı süreci aşmada bu toprakların insanlarının ilim ve
irfanının yeterli güç ve kuvveti barındırdığında ve Öze Dönüş yaklaşımının
çözüme katkı sunacağı doğrudur.
·
Burada
aşılması gereken kısım; Öze dönüşün ne olduğudur. Zira sathi bir
yaklaşımı ifade eden Literal bir öze dönüş çabasının kabukta kalacağı
aşikârdır. Bu nedenle, bu duruma ait bir dilin geliştirilmesi, referans
olarak gösterilen Asrı Saadet okumalarında bu güne dönük bir yüzün mutlaka
olması, kalıp bir Asrı Saadet fotoğrafı yerine, maksat, hedef ve hikmetini
arayan bir derinlik ufku hep bulunmalıdır.
·
Bizim
Öze Dönüş yaklaşımımızda elbette yakın tarih Türkiye İslami hareketinin 80’ler
ve 90’lar tecrübelerindeki çabalardan istifade etmek de vardır.
·
Fiziksel
yapılanmaların, fotoğraf ve sosyal medyada paylaşılmasının cazibesine
kapılmadan yürütülecek, mu’tedil, vasat, Kur’an ve Sünnet çizgisinde ısrarcı,
Milli, yerel, ama aynı zamanda evrensel ve ümmetçi bir yaklaşımla yola çıkan
çabalar mutlaka başarı ile sonuçlanacaktır. Bu bilinmeli ve gözden
kaçırılmamalıdır.
·
Siyasi
ve sosyolojik atmosferin en azından Türkiye için olumlu bir zeminde seyrettiği
bu ortamın kıymetini bilip iyi insan yetiştirme çabalarımızı mutlaka
arttırmalıyız. Bu konuda başta siyasi aktörler olmak üzere, Diyanet İşleri
Başkanlığımıza, Dernek ve vakıflarımıza, Cemaatlerimize çok büyük sorumluluk
düşmektedir.
·
Diyanet
İşleri Başkanlığının son dönemde artan ilmi çalışmaları ve toplum nezdindeki
itibarına saygı duyucu katkılar sağlamalı. Zaman zaman iletişim ve destek
çabaları açık edilmeli. Şemsiye ve çatı bir kuruluş fonksiyonundaki Diyanet’in
harcanmasına fırsat verilmemeli ve göz yumulmamalıdır.
·
Sorumluluğu
başkasında aramak çözüm değildir. Aslolan sorumluluğu üzerine almak ve çözüm
için elini taşın altına koymaktır. O nedenle hepimiz kabiliyet ve
uzmanlıklarımız ölçüsünde gayret göstermeliyiz.
·
Ehli Sünnet Çizgisinde kararlılık önemlidir. Bununla
birlikte; Ehli Sünnetin doğru anlaşılması konusunda ciddi çalışmalar yapılmalı.
Mevzu ve zayıf Hadisler üzerine kurgulanmış bir anlayışa sahip olanların bu ana
damarı temsil ediyor görüntüsünden kurtulmalıdır. (Sakalı şerif, ….. şerif vb.
anlayışının temsil iddiasından kurtulmalı)
·
Ehli Sünnetin gerçekte ne olduğu ciddi anlatılmalı.
·
Kur’ancılık anlayışının sakat bir durum olduğu
hususunda beylik çabalarla değil, ciddi ve ilmi çabalarla mücadele edilmeli. Tehlikenin
emekleri heba etmeye kadar götürecek derecede büyük olduğunu söylemek gerek.
·
Tekfirci
anlayış (Cahiliye Toplumu yaklaşımı): Bireysel ve toplumsal tekfirin yanlışlığı
ve sakıncaları konusunda yayın, davet, irşad vb. yollarla bilgilendirici
çalışmalar yapılmalı.
·
Ak
partinin iktidarda olması muhalif kodlara zarar vermemeli, eleştirel bakış
açısını muhafaza edebilmeli. Eleştiri ve muhalefet dengesini kardeşlik hukuku
çerçevesinde yürütebilmeli. Devletin sahibi olmakla, Devlet adına yanlış
yapanların her yaptıklarını savunup, mazeret bulmaya çalışan katı bir “Devletçi”
haline gelmekten uzak durmalı. Zira böylesi bir durumun gerek İslami Harekete
gerekse bizzat devlete zarar vereceği açıktır.
·
İslami
Hareket, siyaset ve devlet ilişkilerinin tanımlanmasında; Müslüman, Cemaat ve
Vakıf mensubu olan kişilerin Devlette bazı görevler almasının, ve bu
görevlerini de adalet ve İslam ahlakı içerisinde yürütmesinin doğal ve güzel
olduğu, ancak herhangi bir Cemaat, Mezhep ya da meşrebin devleti ele geçirmek
için ajanda taşımasının doğal olmadığı görülmeli. 15 Temmuz tecrübesinden sonra
bu konu daha da belirgin olarak ortaya çıkmıştır.
·
Mezhepçilik ve meşrebçilik yapılmamalı, bununla
birlikte Şiileşme/Şiileştirme çabalarında olduğu gibi ortaya çıkan tehlikelerde
de uygun ve ilmi bir dil ile tavır net alınmalı. Ayrıca orta doğuda İran
merkezli Şii görünümlü Pers ırkçılığı ve yayılmacılığının doğurduğu tehlike
konusunda dikkatli olmalı.
Sonuç
yerine; biz önemsediğimiz bu konuda kendi penceremizden gördüklerimizi
paylaşmaya çalıştık. Umudumuz meselenin farklı mecralarda da ciddiyetle
tartışılır hale gelmesidir. Çaba ve gayret bizden Tevfik Allah’tandır.
Vesselam.
Osman HAZIR
MERSİN
Yorumlar
Yorum Gönder