Gündem hızla akarken ilkeli davranabilmek zor da olsa mutlak zorunluluktur. kısa sayılabilecek bir süre önce yazdıklarımızı tekraren paylaşma ihtiyacını hissettim. İlkesel duruşumun aynı olduğunu belirterek. Buyrun okuyalım.
İmamesi kopmuş tesbih misali darmadağın
olmuş, İslam alemi maalesef yol geçen hanına dönmüş vaziyette. Köpeksiz köyde değneksiz
gezenler misali, yurdumuza yuvamıza musallat olanın haddi hesabı kalmadı. Başıbozuk
İslam dünyasının bu halinin devamını kendi siyasi ve ekonomik saltanatlarının
devamı için elzem gören küresel düşmanlar, değişik yöntemler uygulamaktadırlar.
Bunların başında ise ev halkındanmış gibi görünebilecek kullanışlı
ve organize maşalar bulmak istemişler, bunda da nerdeyse her seferinde başarılı
olmuşlar maalesef. Bu durumun en son versiyonu DAEŞ örneği ile karşımıza
çıkartılmıştır.
Hareket planlarının merkezine Tekfiri ve
Cihad (!) kılıflı kontrolsüz şiddeti yerleştirmiş DAEŞ terörünü anlama çabası
göstermiş birisi olarak[1] Musulda oynanan Tiyatro ile
sorunun bilinçli bir mutasyona tabi tutulduğunu düşünüyorum. Askeri ve siyasal
laboratuarlarda oluşturulan bu “mutantın”[2] Lansmanı (tanıtımı) için Musul
seçilmiş vaziyette…
İnsanlık tarihinin; Kan, Katliam,
soykırım, din kırım, tercih kırım, mezheb kırım vb.oskarlarının en yüz karası
olabilecek bir gösterimle yeni bir Baş figüranımız oldu; “Haşdi
Şabi” (Halk Gücü). “Haşdi Zulüm” (Zulüm Gücü) dense daha uygun
düşer.
Aksiyon sahnelerinde ufak tefek
değişiklikler olsa da temel referans noktaları aynı…
Ne kadar kan, gözyaşı, vahşet ve korku
salma yöntemi varsa hepsi kullanılmakta.
DAEŞ kafa kesme, insan yakma,
boğazlama vb. vahşet yöntemleri ile nam salmıştı.Yeni katil
güruh yani “Haşdi Zulüm” (Zulüm Gücü) ise, İranın Persilvanya
idealinin desteği ve Irak İbişini (İbadi) yöneten küresel kukla oynatıcılarının
elleriyle çıtası yükseltilmekte. Onlar da DAEŞten aşağı kalmayacak nitelik ve
çeşitlilikte vahşet örnekleri sergilemekte.
40bin kişilik katiller sürüsüyle;
insanları diri diri kancalara takıp, karınlarını deşmek, ciğer ve kalplerini
çiğneyip yemek (yamyam örnekliği), kedi ve köpekleri ağızlarıyla çiğnemek gibi
vahşet ve dehşette sınır tanımayan bu yapı, anlaşılan o ki bu iğrenç tiyatronun
yeni oyuncuları olacaktır. Uzunca bir süre İslam coğrafyasının başına bela edilmesi
planlanan bu yapının en önemli özelliği ise DAEŞin, Haricilik temelli Neo
Selefici yapısının yerine, katı ve net Şia sosu taşımasıdır.
Tabii ki de ben bu yeni terör
organizmasının aynen DAEŞ örneğinde uygulandığı gibi, Müslümanı Müslüman
kırdırmaya dönük küresel çabaların yeni bir boyutuna işaret olsun diye “Şia
Sosu” dedim.
Amma velâkin sözüm ona “İslam Devleti”
argümanı ile ortalıkta gezinen İranın bu terör örgütünü açıktan desteklemesi,
hatta Irakın düzenli ordusu olması yönündeki çabası olaya başkaca bir boyut
katmaktadır.
Küresel ve kadim İslam düşmanı Haçlı
güruhunun değirmenine su taşıma pahasına, ya da o değirmen de hak arama (!)
aşkıyla mezhep kavgasını teşvik etmesi bahsi diğer olsa gerek. Gerçi Takiyyeyi
iliklerine kadar işletmiş bir sosyolojik yapının bu duruşu nasıl şaşırtıcı
olabilsin ki.
Cumhurbaşkanımızın; “bizim Sünnilik ve
Şiilik diye bir dinimiz yoktur. Musulda olmayışımız mezheb savaşlarına sebep
olur. Bunu ancak biz bozarız” demesine rağmen, Hz. Hüseyinin intikamını
alacağız diye Sünni kanı dökmeye yeminler ederek yola çıkan katiller ordusunu
açıktan ve maddi-manevi olarak destekleyen İranın bu tutumunun izahı Dinde
Kitapta yoktur.
Yemenin, Suudi Arabistanın, Irakın ve
Suriyenin kan gölüne, hem de Müslümanların kanı ile dolmuş bir kan gölüne
dönmesi pahasına, İngilizlerin, Amerikanın kucağına oturan İranın durumu kitabi
açıdan tekrar gözden geçirilmelidir.
Müslüman kanı akıtmaktaki acımasızlığı
nedeni ile “Ehl-i Kıble” görüntüsüne bakılmadan küfrüne, vahşetine fetva
verilen DAEŞ örneği önümüzde net bir şekilde durmaktadır.
Şia tandanslı Haşd-i Şabi cinayet
şebekesinin kendisi ve destekçiliğini yapan, bir kısım Şiinin bu tutumu için de
bir değerlendirme yapılmayacak mıdır? “Ehl-i Kıble” tanımlamasındaki “Kıble”
ile kastedilenin ne olduğu tekrar gözden geçirilse ne olur acaba?
Mesela; kıblesi İngiltere, Amerika olmuş
İbadinin, Haşd-i Şabiyi mücahidler ordusu olarak kurduran ve de destekleyen
Hamaney ile Sistaninin dokunulmazlığı mı vardır yoksa!
Sözün özü!
Terör sahnesindeki tiyatroyu izlerken
perde arkasındaki yönetmen ve suflörleri unutmamak lazım. El Kaide, Daeş,
Haşd-i Şabi yada PKK adı ne olursa olsun terörü lanetleme konusunda ilkeli
durmak lazım.
Bu arada ırki hedefler uğruna (Pers
İmparatorluğu vs.) İslam düşmanları ile aynı yatağı paylaşıp, batı ve batılla
sarmaş olaş olarak Türkiye karşıtlığı yapmanın adı olsa olsa “Siyasi
Fahişeliktir”… bunu da tespit edelim.
SON SÖZ NİYETİNE!
Son dönemde siyasi zorunluluk gereği İran
ve Irakla yürütülmekte olan işbirliğinin Haşdi Şabi ve diğer yapıları terör
örgütü olmaktan kurtarmayacağı açıktır.
Ayrıca Kerkük’ün etnik ve mezhebi açıdan
karışık ve zor yapısının yeni kördüğümler üretmemesi dileğimi ifade etmek
isterim.
Sonumuz hayrolsun.
Vesselam.
20.10.2016
Mersin
[2] Mutant,
organizmaların X, Y, Z, Gama ve benzeri hiper ışınımlara maruz kalması
sonucunda hücre çekirdeğindeki DNA dizilimlerinde ve sarmallarında bozulmalar
sonucunda canlının fizyolojik ve biyolojik özelliklerinde gözle görülür
değişmelerin görülmesidir
Yorumlar
Yorum Gönder