GÜNDEM İDLİB VEYA CEHENNEM ATEŞİNDEN KORUYAN LASTİK ÇİZMELER UMUDU!


Gündem yine İDLİB. 9 ay önce aşağıda detaylarını okuyacağınız üzere İdlib’e gitmiştim. Umudum odur ki; bu gün başlayan Harekât, İdlib’in sıkıntılarının bitmesine en azından hafiflemesine vesile olsun. Elbette kardeşlik köprülerinin kurulması için köprüye dinamit koyanların bertaraf edilmesi gerekir. Terör kaynaklarının hedef alındığı operasyonun açıklanan niyetle sonuçlanması, her hangi bir kazaya kurban gitmemesi için önce Rabbimize dua ve niyaz edelim, sonra da Harekatı başlatan irade ve liderliğe kale gibi destek olalım.


Yüreğimizdeki merhameti kaybetmeyelim umuduyla buyurun;

CEHENNEM ATEŞİNDEN KORUYAN LASTİK ÇİZME!

31 Aralık 2016; takvimler yılın son gününü göstermekte, insanlığın ömür çizgisi bir gün daha kısalmakta, her gün olduğu gibi… Geçip giden ömre inat muhasebenin emaresi bile olmayan hayatlar, eldeki sermayeyi yeni gelecek yıl için planladığı karşılama programının hazırlıkları için tüketmekte hiçbir sakınca görmemektedir. Hem de şairin; “Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet” dizelerini haklı çıkarmak istercesine limitsiz israf yarışı ile…

Evet, böyle bir günün seher vaktinde teheccüdle birlikte yola çıktık. Hedef, “Gönül Coğrafyamızın” en acıyan kısımlarından birisi Suriye. Amaç, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın organizesi ile toplanıp gönderilmiş yardımların tasnif ve dağıtım hizmetlerine katkı sunmak. Yani hedef: İDLİB, Amaç: Mazluma yardım, Gaye: Allah! şeklinde formüle edilebilecek kutlu bir yolun yolcusu olmaya aday olmuşuz.

Âcizane, İslam Dünyası ve sorunlarına ilgili olmayı Müslüman Kimliğimin bir gereği şeklinde gören birisi olarak Suriye’nin içerisinde bulunduğu zor ve sıkıntılı süreci de yakından takip etmekte ve konuya kafa yormaktayım. Sürecin siyasi ve politik boyutunu ihmal etmeden insani boyutu üzerine de hassasiyetle yaklaştığımı ve bu konuda çok fazla şeyi bildiğimi düşünerek çıktım yola.

Program, Cilvegözü (Bab’ül Hava) sınır kapısından Suriye’ye girip, İDLİB bölgesinde mecburi ikamet durumundaki muhacirlere ulaştırılacak olan yardımlara katkı sunmak üzere yapılmıştı. Doğrusu daha sınırdan geçer geçmez karşımıza çıkan manzara bizi savaşın sıcak ve de apaçık gerçek yüzü ile tanıştırdı. Karmaşanın, yıkıntının, çamurun, kimin kim olduğuna dair belirsizliğin suratımıza çarptığı bu görüntü fazlası ile acıtıcı bir gerçekliğe sahipti. Yol kenarlarına sera naylonları veya mavi renkli naylon muşamba parçaları ile derme çatma çadır (!) yapmış olanların birkaç briketle duvar ilave etmeyi başarabilmiş olan az sayıdaki kısmı diğerlerine göre şanslı sayılabilirdi.

Nerden bilebilirdik ki olayın vehametinin bizim bu ilk karşılaştığımız manzaradan daha büyük olduğunu. Türkiye Diyanet Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığının yerel bir yardım kuruluşu ile birlikte organize ettikleri merkezdeki yardım depoları ile sınırlı sayıda ekmek üreten bir adet fırını ziyaret ettikten sonra, mihmandarlarımızın bizler için öngördüğü üzere, alanda yardım dağıtımı organizesine dahil olmak üzere köylere, kasabalara yöneldik.

Tarihe not düşmek kaygısı ile yanıma aldığım fotoğraf makinem o gün akşama kadar belki de en hayırlı hizmetini ifa etti. Kendisi de Halep’ten yeni tahliye edilmiş Mücahid Yasir kardeşimin rehberliği, özverisi ve zekası ile, parça parça kümelenmiş adına çadır bile denemeyecek barakaların bulunduğu yerleşim birimlerine yöneldik.

Bulunduğumuz bölge ÖSO çatısı altındaki “Ahrar-uş Şam” isimli grubun etkili olduğu bir bölgeydi. Dolayısı ile güvenliği de onlar sağlamakta idi.

Manzara yukarıda buralara özel ilgi duyduğunu, buralardaki sürecin doğurduğu insani boyutu bildiğini düşünen benim için bütün bildiklerini unutturacak kadar şok edici bir fotoğrafa sahipti maalesef. Siyasi, politik, askeri yada diplomatik hiçbir hedef ve yaklaşımın izah edemeyeceği bir insani dramla karşı karşıya olduğumuz açık. Halep’ten Rejim ve payandaları zalimlerin muhasarası altından nice zorluklarla günlerce süren müzakereler sonucunda çıkartılabilmiş bu insanlar, açlık, soğuk, çamur vb. zorlukların muhasarasına mahkûm edilmişler.

Doğrusu kaç çadırdan ağlayarak çıktığımızı hatırlamıyor, zeytin bahçelerinin içerisine, çamur zeminin üzerine naylon kapatmak suretiyle oluşturulan derme çatma alanlarda yaşamanın esaretini izah edecek bir kelime bulamıyorum. Tuvalet, banyo, gibi en zaruri ihtiyaçların dahi büyük sorunlara dönüştüğü bu alanlarda karşılaşılan manzarayı anlatmak için kelimelerin kifayetsiz kaldığını söylemek bile, kifayetsiz kalmakta. Çamurda çorapsız, ayakkabısız gezmenin olağan hala geldiği bir ortamdan, bir torba kömürün kış soğunu atlatmak için umut olduğu gerçeğinden, her bir aile için tahsis edilen dört battaniye, küçük bir koli temel gıda maddesinin, tek kişilik bir süngerin hayata dair, insanlığa ve Müslümanlığa dair ve de ümmet ve kardeş olduğumuza dair çok şeyler ifade ettiğinden bahsediyorum.

Açıkçası bu yazı ile yapmaya çalıştığım şey; “yara büyük, sıkıntı çok büyük, hesap büyük, bu büyüklerden kurtulmanın yolları arasında buraya uzatılacak ellerin katkısı daha büyük” demeye çalışmaktan ibarettir.

“Yarım hurma ile de olsa cehennem ateşinden korunmaya bakın.” Nebevi uyarısının ne kadar büyük anlam ifade ettiğini anlamak için, çıplak ayakla bu kışta sokakta gezen Halep’li bir çocuğun ayağına 5Tl’lik bir lastik çizme, 1 (Bir) liralık bir çorap almanın yeterli olabileceğini görmek bile yeterlidir.

Ya da mihmandarımız Yasir’in gelmek ister misiniz size bir şeyler göstereceğim diyerek götürdüğü eski bir zeytinyağı atölyesindeki manzarayı izah edebilsem keşke. Manzara şu: etrafı duvarla çevrili bu binanın ikinci katına çıktık, binanın bütün dış pencere camları ve iç kapıları kırık, yer (zemin) beton, zeminde sergi ve örtü hiçbir şey yok, sadece tek bir odada tek kişilik bir ince sünger mevcut. İliklerinize işleyen bir soğuğu hissettiğiniz bu beton yapıda bir ailenin yaşıyor olduğuna şahitlik etmenin acısını hissetmeyecek bir yürek var mıdır?

Yukarıda dediğim gibi; yardım organizasyonumuzun o gün ki muhatapları, Halep’ten çıkabilme imkânı bulmuş kardeşlerimiz idi. Bu kapsamda önceden belirlenmiş isimlere göre dağıtım yapıyorduk. Dağıtımda tekrara düşmemek ve de ulaşmayan kimse kalmasın hedefi güdülerek bir ön çalışma yapılmıştı. Ancak kendisinin de Halep’ten yeni geldiğini ve ihtiyacı olduğunu söyleyen bir hanımefendinin talebi üzerine çadırlarına gittik, mihmandarımız Yasir yatakta yatmakta olan ailenin yaşlı ve hasta reisinden aldığı bilgilerle durumun gerçekliğini anlamaya çalışıyordu. Ancak durum ortada idi ve çaresizlik çok açıktı. Zira yerdeki bir süngerden başka bir eşyanın görülmediği çadır için başkaca bir delile ihtiyaç yoktu. Çaresizliğin gözlerimize hücum eden yaşlara karıştığı çadırdan ayrılırken yaşadığımız duygu halimizi ifade etmek mümkün değildi.

Doğrusu başlarına yıkılan evlerinden, yurtlarından yuvalarından sadece canlarını kurtarabilmiş kardeşlerimize yapılacak en küçük yardımın bile, çok büyük anlamı olduğunu anlatabilmek kaygısındayım. Benim yazdıklarımın durumu resmetmekte çok fazlasıyla eksik kalacağı ön kabulü ile okuyun lütfen.

Elbette durum bu kadar zor. Ancak İslam’ın kardeşlik ve infak ruhu iliklerine işlemiş Anadolu’nun gönlü geniş cömert Müslümanlarının elleri hep buralarda olmakta. Bu da geleceğe dönük ümitlerimizin hep diri kalmasını sağlamaktadır. Zira, Türkiye Diyanet Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çağrısı ve organizesi ile 133 milyon 745 bin TL ayni ve nakdi yardım toplanmıştır. Bu rakamlara ülkemizde faaliyet gösteren diğer sivil toplum kuruluşlarının yardım miktarları dâhil değildir.

Saygı değer dostlarım, manzara çok acıtıcı, emin olun hayal ettiğimizden ve de bize gösterilenden çok daha acı. Hepimizin bu tecrübeyi bizim yaşadığımız şekliyle yaşama imkânı elbette yoktur. Bu nedenledir ki tarihe not düşmek amacıyla çektiğimiz fotoğrafları ham haliyle facebook sayfamda paylaştım.[1]  Arzu edenler dipnottaki linki tıklayarak bakabilir.

Dostlar lütfen yardımları arttıralım. Kardeşliğimiz, imanımız ve insanlığımız infakı zorunlu kılar. Belki de; Anadolu’muzun ve Devletimizin şükrünü eda edebilmek böyle bir şeydir.

Mazluma umud olma gayretindeki İdaremizi, İrademizi ve Ordumuzu Muzaffer eyle Allah'ım. Amin
Vesselam!
 
Osman HAZIR
15.01.2017
MERSİN

Yorumlar