DİN’E KARŞI OLMANIN ADI; PARANOİD ŞİZOFRENİ


Öyle garip ve sabit fikirli bir güruhumuz var ki bilinçaltlarını gizleyip farklı kanaatler sergileme çabasına girişmekten ve beceriksizce ellerine yüzlerine bulaştırmaktan vazgeçmezler. Zira her defasında farklı farklı şeyler söylerler ancak aslında sabit olan tek duruşları vardır. Onu da başlıkta ifade ettik.

Bu yazıyı ilk yazdığımızdaki durum aşağıda belirttiğimiz şekildeydi. Bu gün geldiğimiz noktada Müftülere Nikah kıyma Yetkisi verilmesinde de aynı refleksi gösterdiler. Ama yine Dine olan düşmanlıkları gerçeğini gizleyemediler.

Sizden istirhamım yazının geri kalan kısmını okurken bu güruhun Müftülere Nikah kıyma yetkisi veren değişiklik dolayısı ile gösterdikleri tepkilerin bilinç altlarındaki kısmını da düşünerek okumanızdır.

Buyurun okuyalım
Hayata nereden baktığınız, onu anlama ve anlamlandırma çabanızın içerik ve niteliğini de belirler. Bazı insanlar herkesin hayata sadece kendi baktıkları pencerelerden bakmaları konusunda ısrarcı olurlar. Bu da çoğu kere hayatı çekilmez ve içinden çıkılmaz bir hale dönüştürür.

Hayata karşı duruşunun tek pencere dayatması üzerine değil de, adeta cam balkon esnekliği üzerine olması kişiyi tek düzelikten, perspektif genişliğine ve çok renkliliğe ulaştıracağı açıktır. Bu sayede insan, farklılıkların bir birine en azından katlanabildiği ama çoğu kere de renkliliğin tadını çıkarabildiği bir bahçede yaşamanın huzurunu duyar. Aksi durum; kişinin paranoyak bilinçaltındaki huzursuzluğu toplumun geneline yaymaya gebedir.

Geçmişte çokça örneklerini gördüğümüz sosyal ve siyasal paranoyaklar, hatta paranoyak şizofrenler* yüzünden bu ülke yıllarını ve bu yıllar içerisinde de nice değerlerini ve enerjisini kaybetti. Buna, yakın tarih hafızamız ve kişisel hafızamız şahittir. Hamd-u senalar olsun güzel yurdum başta Paranoid Şizofreni olmak üzere, bilumum hastalık ve de safralarından kurtulmak üzere girdiği yoğun tedavi süreçlerinden çok olumlu sonuçlar almaktadır. Bununla birlikte bünye ne kadar temizlense de ufak tefek kalıntıları oluyor maalesef.

Evet, yaşanan tedavi süreçleri sonunda normalleşen ülkemde çocuklarımızın her türlü eğitimi üzerinde tek pencere sevdalılarının değil, ailelerinin özgürce karar verebilecekleri bir alan açılmış durumdadır. Alınması gereken daha çokça mesafe bulunsa bile alınmış olan mesafeyi küçümsemek hiç kimsenin hakkı değildir.

Dindar ve muhafazakâr aileler açısından meselenin en güzel boyutlarından birisi; isteyenlerin çocuklarına 4-6 yaş arasında da Diyanet İşleri Başkanlığı marifeti ile din eğitimi aldırabilecek olmasıdır. Eski dönemin hastalıklarını nüksettirmek isteyen kimi tek pencereciler zaman zaman kışkırtıcılık güdülerini tatmin hevesine kapılsalar dahi bu böyledir.  

Paranoid Şizofreni hastalarında görülen belirtiler arasında yer alan; “Bir düşünceye saplantı derecesinde bağlanma ve düşünsel bozuklukların yaşanması, gerçekte olmayan sanrılı düşünceleri, inançları başka kişilere söyleyerek, lider ve meşhur olma arzusu içinde olmak, görüşlerine ve kendisine karşı çıkan kişilere karşı öfke duymak, saldırgan hareketlerde bulunmak”  gibi belirtiler maalesef bu tek pencere dayatmacılarında bolca görülebilmektedir.

Doğrusu laftan anlayacaklarına dönük umudum olmasa da bu kesimin son dönemlerde 4-6 yaş Kur’an ve Din eğitimi konusunda gösterdikleri gereksiz agresiflikleri üzerine biraz bilgilendirme, biraz da dikkat çekme yapmak istiyorum.

İnsanların çocuklarına istedikleri gibi din eğitimi verebilmeleri anayasal bir haktır. İsteyenlere din eğitimi vermek de Diyanet İşleri Başkanlığı için Anayasal ve kanuni bir görev ve zorunluluktur. Bu din eğitimi süreçleri ile alakalı yaş açısından her hangi bir sınırlayıcı mevzuat hükmü de yoktur. Tıpkı çocuklarına satranç, müzik, bale, yüzme ya da başka her hangi bir alanda eğitim aldırmak isteyen ebeveynler açısından sınırlayıcı ve engelleyici hükümler olmadığı, hatta teşvik edici hükümler olduğu gibi.

Olayın dindar ve muhafazakâr aileler açısından bakıldığında görünen yüzüne göre ise bu eğitim; çocuklarımıza erken yaşta din eğitimi vermek, Allah’ın bize yüklediği bir sorumluluktur. Bunu böyle görmeyenler için zorlayıcı hiçbir hüküm ve uygulama olmadığı da apaçık ortadadır.

Ayrıca kimsenin çocuğu ailesinin isteği dışında bu eğitime tabi tutulmuyor. Ailelerinin istekleri ile getirdikleri yavrularına Bilimsel olarak hazırlanmış müfredat programları çerçevesinde eğitimler veriliyor.

Bu yazıyı hazırlarken din eğitiminin yaşı üzerinden oluşturulmak istenen absürd korkuyu 4-6 yaş Kur’an eğitimi örneği ile incelemekle yetinmeyi hedeflemiştik. Ancak dine karşı olan tavır ve duruşlarını her fırsatta ortaya koyan bazı çevreler, bu seferki hazımsızlıklarını, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğünün birlikte uygulamaya koydukları çok harika bir proje üzerinden gösterdiler.

Konu özetle şöyle; bahse konu iki güzide kurumumuz, ilkokul öğrencilerimizin camilerimizi tanımaları ve kaynağından doğru bilgiler edinip, milli birlik ve kardeşlik duygusunu kavramalarını sağlamak amacıyla bir proje hazırlamışlar. Projenin uygulama yöntemi olarak da yazılı izin veren ailelerin çocuklarını öğretmenleri nezaretinde proje kapsamındaki camilere götürüp bilgilendirmek seçilmiştir.

Başını bir sendikanın çektiği güruhun temsilcileri, eski alışkanlıklarının eseri olarak yine ortalığı velveleye verip çıngar çıkarmanın peşine düştüler. Bunu yapa bilmek için de erkekçe “ben İslam düşmanıyım” demek yerine, dindar nesilden girmiş işidden çıkmış, imam hatipten girmiş Sünnilikten çıkmış, araya biraz da pozitif bilim sosu koyup cihadistten Aleviliğe karşı oluş sıkıştırmış, alsana yeni bir gündem. Nerde kaldı anayasal hak hukuk, nerde kaldı eğitim özgürlüğü, yeter ki paşalarım kaptıkları koltuklarını kaptırmasınlar. 

Bizler, bu özgürlük ortamının sağlanması uğrunda ne sahralar ne dağlar aştık hangi demokratik yollarla sonuçlar aldık. Sahte çölleri aşamayanların sözcülüğünü yapanlar boşuna uğraşmasınlar. Ayrıca kimi yazar eskileri kaybolan şöhretlerini, kendi çocuklarımızın eğitimine dönük vereceğimiz kararlar üzerinden yeniden devşirmeye çalışmasın. Sendikacılığı din düşmanı olmakla eşdeğer görmenin devri de çoktan geçti. Onlara buradan ekmek çıkmaz.

Hele de zina ederim(kelimenin orijinali başkaydı) evlenmem, hamile kalırım doğurmam, benim bedenim size ne karışmayın kürtajıma diyen gezi zekalı ahlaksızlarla, pornoma dokunmayın diyen sapıklara özgürlük madalyası vermeye hevesli zamparalardan alacak dersimiz de aklımız da yok kardeşim. Hadi başka kapıya..

Son söz niyetine; her kim dine ve dindara karşı olan düşmanlığını açıkça ortaya koysa da, bizim gönlümüz okyanuslar gibi engindir. Camilerimize kurslarımıza iyi niyetlerle geldikleri takdirde kendilerini ağırlamaktan ve bilgilendirmekten mutluluk duyacağımızı da bilmelerini isterim.

Çocuklarımız mı? Onlar bizim baş tacımız, inancı, mezhebi, etnik kökenine bakmadan yavrularımıza sahip çıkmak bizim vazifemizdir. Bu böyle biline…

Vesselam.  

Not: Yazımızda Paranoid Şizofreni ile alakalı tıbbi bir teşhis koyma amacı güdülmemiştir. Anlaşılacağı üzere yapmaya çalıştığımız şey, din eğitiminin yaşı ve yöntemi üzerinden toplumda oluşturulmak istenen korkunun ne kadar absürd temellere dayandığına işaret etmeye çalışmaktır. 

*http://www.psikolojik.gen.tr/paranoid-sizofreni.html
·          02.04.2016
OSMAN HAZIR

MERSİN

Yorumlar